SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TIB BAHSİ

<< 3869 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ بْنِ مَيْسَرَةَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يِزِيدَ حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ أَبِي أَيُّوبَ حَدَّثَنَا شُرَحْبِيلُ بْنُ يَزِيدَ الْمُعَافِرِيُّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ رَافِعٍ التَّنُوخِيِّ قَالَ سَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَمْرٍو يَقُولُ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ مَا أُبَالِي مَا أَتَيْتُ إِنْ أَنَا شَرِبْتُ تِرْيَاقًا أَوْ تَعَلَّقْتُ تَمِيمَةً أَوْ قُلْتُ الشِّعْرَ مِنْ قِبَلِ نَفْسِي قَالَ أَبُو دَاوُد هَذَا كَانَ لِلنَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خَاصَّةً وَقَدْ رَخَّصَ فِيهِ قَوْمٌ يَعْنِي التِّرْيَاقَ

 

Abdullah b. Amr, Rasûlullah (s.a.v.)'i şöyle derken işittiğini söylemiştir:

 

"Eğer ben panzehir içersem veya muska takınırsam ya da kendi kafamdan şiir söylersem (artık islâmî ölçülerin dışına çıkmış olacağımdan bir daha) yaptıklarımın islâmî ölçülere uyup uymadığın)a aldırış etmem."

 

Ebû Dâvûd dedi ki: Bu yasak sadece Nebi (s.a.v.)'e aittir. (İslâm âlimlerinden) bir topluluk buna, yani panzehir kullanmaya cevaz vermiştir.

 

 

İzah:

Bu hadis-i şerifle Rasûl-i Zîşan Efendimiz ümmetini; panzehir içmek, muska takmak ve hikmetle ilgisi olmayan şiirle meşgul olmaktan nehyetmek istemektedir.

 

Ancak bunu ümmetinden hiç bahsetmeden, sözü kendi üzerinden aça­rak yapmaktadır.

 

Bilindiği gibi insanın muhatabı ile ilgili bir meseleyi bu şekilde anlatma­sına "üslubu hakimane" denir.

 

Hadis-i şerifte üslubu hakîmane'nin en güzel örneklerinden birini gör­mekteyiz. Bu sanatı merhum Tâhîru'l-Mevîevî şöyle tarif ediyor: "Üslubu hakimane tariz nevilerindendîr. Birini takdir makamında; niçin böyle yapı­yorsun? diyecek yerde; niçin böyle yapıyoruz, yapmasak daha iyi olmaz mı? tarzında nefsini teşrik ederek söylemektir."[Edebiyat Lügati, 178.]

 

Tiryak: Zehirlenmeye karşı kullanılan zehirli ilaçtır.

 

İbnü'l-Esîr'in en-Nihâye isimli eserindeki açıklamasına göre, hadis-i şe­rifte kastedilen ve yasaklanan zehirli ilaçtan maksat yılan etinden ve şarap­tan yapılan bir ilaçtır. İçinde böyle pis ve haram karışımlar olduğu için haram kılınmıştır. Fakat içerisinde pis ve haram bileşimler bulunmayan zehirli ilaç­ların kullanılmasında sakınca yoktur.

 

Bezlü'l-Mechûd yazarının açıklamasına göre, cumhur ulema zehirli ilaç kullanmanın caiz olmadığını söylemişlerdir. Mâlikîlere göre bunda bir sa­kınca yoktur. Musannif Ebû Davud'un metnin sonuna ilâve ettiği, "bir top­luluk buna cevaz vermiştir" sözü ile herhalde Mâlikîleri kasdetmiştir. Çünkü onlar yılan etinin helâl olduğu görüşündedirler.

 

İbn Reslân'a göre, kafadan şiir söyleme ve muska takma yasağı sadece Hz. Nebi'e aittir. Ümmetine helâl kılınmıştır. Zehirli ilaç kullanmak ise içinde haram bileşikler bulunmadığı takdirde yine ümmetine helâl kılın­mıştır.

 

Aslında söz konusu üç fiilin haram olanı da vardır, helâl olanı da. Me­selâ zehirli ilaç haram maddelerden yapılmış ise kullanılması haramdır. He­lâl maddelerden yapılmışsa kullanılması helâldir. İçerisinde söylenmesi haram sözler bulunan şiir yazmak ve okumak haram oldğu gibi, içerisinde söylen­mesi haram sözler bulunmayan şiirleri yazmak ve okumak helâldir.

 

Muska takmak da böyledir, İçerisinde söylenmesi küfrü gerektiren söz­ler bulunan bir muskayı yazmak veya takmak haram olduğu gibi, tesirini Allah'dan değil de bizzat muskadan bekleyerek bunu takmak da haramdır. Fakat içerisinde böylesi sözler bulunmayan bir muskayı tesirini sadece Al­lah'dan bekleyerek takmakta hiçbir sakınca yoktur. Bezi yazarının tercih et­tiği görüş de budur.

 

Abdullah b. Amr'm rivayetine göre, Hz. Nebi uykuda korkanlar için şu duayı okumalarım tavsiye buyurmuşlardır:

 

Ravi Abdullah b. Amr bu duayı aklı eren çocuklarına öğretir, aklı er­meyenler için de yazıp boyunlarına asardı.

 

Din bilginlerinden bir kısmı bu meyanda Hz. Âişe, Mâlik, Ahmed b. Hanbel ve Şâfiîlerin bir çoğu yukardaki rivayeti göz önüne alarak bunun ca­iz olduğunu söylemişlerdir. İbn Abbas, İbn Mes'ud, Hanefîler ve Şâfiîler de nazarlık vb.'nin taşınmaması hakkındaki rivayetlere bakarak âyet ve duala­rın da yazılıp taşınmasının caiz olmadığı görüşünü benimsemişlerdir.

 

Muskacılığın bir meslek haline gelmemesi, dinin ve din? duyguların ha­sis menfaatlere âlet edilmemesi bakımından ikinci görüş dikkat çekicidir. Ço­cuklara ve okuma bilmeyenlere bilenler bir menfaat beklemeden okumalıdırlar. Okuyacak bulunmazsa yazma yoluna başvurulur.[Karaman Hayreddin, İslâmın Işığında Günün Meşkleri, 2. b. 67-68.]